Kaç Çeşit Siğil Vardır?

Siğil Nedir?

Siğil diğer bir adıyla (verruka) çok sık görülen bir nevi derinin virüs enfeksiyonudur. Deri üzerinde oluşan genellikle iyi huylu küçük tümör de denebilir. Siğiller vücudun herhangi bir yerinde ortaya çıkabilirler. Bu siğiller içerisindeki virüsler derinin en üst tabakasındaki hücreleri etkiler, aşırı derecede keratin üretir ve hücrelerin çoğalmasına sebep olur.Siğiller ilk çıkmaya başladıkların da toplu iğnenin başı kadar bir büyüklükte olur. Günler ve haftalar hatta ve hatta aylar geçtiğinde ise bezelye boyuna gelmiş olur. Tırnak çevresinde çıkan siğiller daha çabuk çatlama gösterebilir bu çatlama sonrasında ise başka bir enfeksiyon kapıp iltihaplanmaya sebep olabilir.
Siğiller, derinin üst tabakasında ya da mukozaya yerleşen bir virüsün neden olduğu bir enfeksiyonel deri hastalığıdır. Bu virüs, Humman Papilloma Virüs (HPV) olarak adlandırılan insan papilloma virüstür. Siğillerin renkleri çoğunlukla ten rengindedir. Fakat ten renginden kahverengiye doğru çeşitli tonlarda da görülebilirler. Dokunulduğunda yüzeyleri ciltten kabarık ve pürüzlüdür fakat yüzeyleri düz ve pürüzsüz olan siğiller de vardır. Siğillerinin yapıları ve büyüklükleri oluştuğu bölgeye ya da siğilin çeşidine göre değişiklik gösterebilir.


Siğilleri 4 grup şeklinde sınıflandırabiliriz.

1-Yaygın Siğiller/Verruca Vulgaris

El çevresinde görülen siğillerdir. Parmaklarda, tırnak çevresinde, elin içinde ve üzerinde sıkça rastlanan bir siğil türüdür. Genellikle cildin tahrip olduğu bölgelerde daha kolay oluşur. Özellikle çocukların tırnak yeme ve tırnak etlerini koparma alışkanlıkları nedeniyle çocuklarda daha sık görülen bir siğil çeşididir

2-Ayak Tabanı Siğilleri/Plantar Warts:

Tek tek ya da kümeler şeklinde oluşabilirler. Diğer siğillerden farkları, ağrılı ve ayak tabanına gömülü olmalarıdır. Bu durum yürüme basıncına bağlı olarak gelişir. Tepelerinde kanama noktalarını işaret eden kırmızı veya siyah noktacıklar bulunabilir. Hissedilen ağrı, siğilin büyüklüğü ve derinliğiyle doğru orantılıdır. İsminden de anlaşılacağı üzere çoğunlukla ayak tabanında görülen siğil tipidir. Tek tek görülebilecekleri gibi gruplar halinde de görülebilirler. Ayak tabanına uygulanan yürüme basıncının etkisi ile siğiller derinin dışına doğru büyüyemeyerek deri içine gömülürler. Klasik siğillerdeki gibi bu siğillerde de siyah noktacıklar bulunur. Nasır görünümünde ve ağrılı oluşumlardır. Bu nedenle nasır ile karıştırılabilirler.

3-Düz Siğiller/Flat Warts:

Diğerlerine kıyasla daha küçük, yumuşak ve yüzeyleri düz görünümlüdür. Çok fazla sayılara ulaşabilirler. Vücudun herhangi bir yerinde oluşması muhtemeldir. Ancak yüz bölgesi ve saç diplerinde daha sık görülür. Yüzeylerinin düz olmasından dolayı fark edilemeyebilirler. Vücudun herhangi bir bölgesinde görülebilen, diğer siğillere göre daha küçük boyutlarda, yumuşak ve düz yüzeyli siğillerdir. Daha çok yüz bölgesinde görülürler. Çok fazla sayılara ulaşabilirler. (20–100 adet). Erkeklerde sakal bölgesinde, kadınlarda bacaklarda görülebilir. Cildin traş ile tahriş edilmesi sonucu virüsün girişi kolaylaşabilir ve siğil sayıları artabilir. Düz siğiller sayı olarak çok fazla olabildiklerinden (20–100 adet) yukarıda bahsi geçen uygulamalar tedavi için yeterli olmayabilirler. Bu amaçla en sık uygulanan yöntemler; Salisilik asit tretionin glikolik asit ve diğer deriyi soyan ajanların günlük kullanımıdır. Kimi zaman erişkinlerin bazılarında cerrahi tedavi yöntemlerine gerek duyulabilir.

4-Etek Siğilleri/Genital Warts/Kondiloma:

Yaşam kalitesini olumsuz etkileyen bu siğiller çoğunlukla erişkinlerde görülür. Çeşitli büyüklüklerde olabilecekleri gibi bir veya birden fazla sayıda da olabilirler. Dış genital bölgede ve kadınlarda vajen, rahim ağzı gibi iç kısımlarda da oluşabilirler. Çok sayıda cinsel partneri olan veya daha önceden olmuş kişilerde daha sık görülür. Cinsel yolla bulaşır. Bu tür siğiller özellikle kadınlarda rahim ağzı kanserinin en önemli nedenidir.

5-Klasik Siğiller

Ellerde görülen siğillerdir. Bu siğiller parmaklarda, avuç içinde, el üzerinde ve tırnak çevresinde sıkça görülür. Genellikle derinin hasarlı (çatlak, sıyrık vb.) olduğu bölgelere virüsün girmesi daha hızlı oluşur. Tırnak yemek ve tırnak etlerini koparmak gibi alışkanlıklar siğil oluşumunu hızlandıran bir örnektir. Bu nedenle çocuklarda daha sık görülen bir siğil çeşididir. Siğillerin ufak kılcal damarları bulunur. Bu damarlar içersindeki kan pıhtılaştığında siğil üzerinde siyah noktacıklar / benekler oluşturur.
Çocuklarda bu tip siğillere rastlanması halinde salisilik asit içeren jel solüsyon ya da plasterlerle tedavi edilebilirler. Bu tedavi biraz rahatsızlık verse de birkaç hafta düzenli bir şekilde uygulandığında etkili sonuçlar verir. Şayet tedavi esnasında yara gelişirse, tedaviyi bir süreliğine durdurmak gerekir.
Erişkinlerde ve yetişkinlerde en fazla tercih edilen tedavi yöntemi kriyoterapidir. (dondurma tedavisi). Bu tedavi hem çok ağrılı değil hem de önemli bir iz bırakmaz. Buna ilaveten 2-3 haftalık periyotlarla birkaç kez daha uygulanması gerekebilir. Diğer bir alternatif ise siğillerin elektrik akımı ile yakıldığı Elektro cerrahi denen uygulamadır. Diğer tedavilerden cevap alınamadığı durumlarda lazer tedavisi de uygulanabilir.

Siğiller Nasıl,Neden Oluşur? Nasıl Bulaşır?

Siğiller, cilt hastalıkları arasında en sık görülenlerden biridir. Eğer, sizlerde de siğil şikâyetleri varsa makalemiz yardımıyla hastalığı daha yakın takibe alarak;  oluşma nedenleri, belirtileri tıbbi ve alternatif tedavi imkânlarına dair birçok önemli konuyu başlıklar altında inceleyebilirsiniz.
Siğiller, görünüşleri itibariyle estetik açıdan olumsuzluk yaratsalar da çoğunlukla zararsız yapılardır. Tedavi ile iyileşme sağlanabileceği gibi zamanla kendiliklerinden de yok olurlar.
Siğiller, gençlere ve yetişkinlere oranla çocuklarda daha fazla görülürler. Cilt üzerinde meydana gelen kabarık, nasırımsı ve sert bir kitle şeklindeki oluşumlardır. Vücudun tüm bölgelerinde oluşabilirler, fakat çoğunlukla el, yüz, diz ve genital bölgede daha fazla görülür. Genellikle ağrısız oluşumlardır. Birkaç ay veya yıl içinde hastalıklı bölgede iz bırakmadan yok olurlar. Fakat ayak tabanı siğillerinde, tabana uygulanan yürüme basıncının etkisiyle genellikle siğiller deri içine gömülüdür ve ağrılıdır. Tedavi edilmesi gerekir. Aynı zamanda yüz ve genital bölge siğillerinde iyileşme uzun yıllar sürebileceğinden ve estetik rahatsızlık verdiğinden tedavisi gereklidir.


Siğiller Nasıl Oluşur ve Nasıl Bulaşırlar?

Siğiller, derinin üst tabakasında ya da mukozaya yerleşen “papavovirüs” grubundan bir virüsün neden olduğu bir virütik deri hastalığıdır. Cildin en dış katmanından hücrelerin içine giren bu virüs burada çoğalır. Deriye giren virüs burada hücrelerin düzenini bozarak düzensiz bir şekilde çoğalmasına sebep olur. Böylece küçük ve iyi huylu bir tümör olan siğilleri meydana getirirler. Yani tamamen virüslerle oluşurlar.
Bu virüsler bulaşıcı özelliktedirler. Bir kişiden bir başkasına geçebildiği gibi virüsü taşıyan kişinin vücudunun herhangi bir bölgesinden diğer bölgelerine de geçebilir. Siğiller çoğunlukla direkt temas ile bulaşırlar. Bunun yanı sıra ortak kullanılan eşyalar (terlik, havlu vb.) vasıtasıyla da geçebilir.
Ayrıca ortak kullanım alanları (hamam, havuz vb.) siğillerin bulaşmasını kolaylaştıran diğer önemli faktörlerdir. Siğil virüsleri derinin hasarlı (çatlak vb.) olduğu bölgelere kolaylıkla bulaşıp üreyebilirler. Ellerdeki siğiller çoğunlukla el ele tutuşmak, tokalaşmak gibi ellerin birbirine temas etmesi ile, genital bölge siğilleri ise cinsel yolla bulaşır. Virüs bulaşmış olsa dahi ilk siğilin oluşması uzun zaman alabilir.
Çocuklarda görülen siğiller çoğunlukla yetişkinlere bulaşmaz. Bunun sebebinin, çocukluklarında siğil çıkarmış kişilerin bu virüse karşı bir bağışıklık kazanılmış olduğu düşünülüyor. Fakat bu noktada el siğilleri ve genital siğiller arasında bir fark ortaya çıkıyor. O da, çocukluğunda ellerinde veya diğer bölgelerde siğil çıkarmış kişiler, ileride genital siğillere karşı bir bağışıklık kazanmış değildirler.
Virüs bulaşmış olsa bile ilk siğilin çıkması uzun zaman alabilir. Bu bazen haftaları bazen ise ayları bulur. Siğillere neden olan virüs, genellikle doğrudan temas ile kişiden kişiye bulaşırlar. Ancak bazen dolaylı yollardan da bu bulaşma gerçekleşebilir. Siğil virüsü alındıktan sonra, siğil hemen gelişerek belirginleşmez. İlk siğilin çıkması bazen ayları bulabilir. El, ayak tabanı ve düz siğillerin bulaşma riskleri, etek siğillerine oranla çok daha düşüktür. Etek siğilleri yalnızca cinsel yolla bulaşır ve bulaşma sonrasında hızla yayılır.

Neden Bazı Kişilerde Siğil Gelişirken Bazılarında Gelişmez?

Siğiller her bünyede faaliyet gösteremezler.  Bağışıklık sistemi güçlü olan bir bünyeye bulaşmış olsa dahi çoğalamazlar. Siğil virüsleri derinin hasarlı olduğu bölgelere kolaylıkla bulaşıp üreyebilirler. Tırnak yeme alışkanlığı deri bütünlüğünü bozduğundan o bölgede sıklıkla siğillere rastlanır. Bu nedenle de çocuklar tırnak yeme alışkanlıklarından dolayı daha çok risk altındadırlar. Nasıl ki kimileri sık sık uçuk çıkarıyorsa, kimileri de siğil çıkarmaya yatkınlık gösterir. Bağışıklık sistemi zayıf olan kişilerde siğil görülme ihtimali daha yüksektir.

Siğiller Neden Tedavi Edilmelidir?

Çoğu zaman çocuklarda görülen siğiller tedaviye gerek duyulmaksızın bir vakit sonra kendiliğinden iyileşir ve yok olur. Ancak erişkinler için aynı şey söylenemez. Özellikle ağrılı ve hızla yayılma eğilimindeki siğillerin bir an önce tedavisi gerekir. Ayrıca kanseri tetikleyebileceği de unutulmamalıdır.

Dermatoloji Uzmanları siğilleri Nasıl Tedavi Ederler?

Siğil tedavisinde kullanılan pek çok yöntem vardır. Dermatoloji Uzmanları hastanın yaşı, siğilin tipi, büyüklüğü gibi özelliklerini göz önünde bulundurarak hasta için en uygun tedaviyi uygularlar.

Siğil Neden Çıkar?

Geçmişten günümüze siğilin oluşumu sebebi tespit edilmek üzere birçok testler yapılırken siğilin tam 120 çeşit birbirinden farklı çeşidi ortaya çıkmış. Siğilin etkenin de insan papilloma virüsü yani HPV denilen virüs bulunmaktadır. Siğil içerisindeki virüslerin bazı tiplerinde kanser yapıcı onkojenik potansiyele ve yapıya da rastlanılmıştır.

Siğiller Kendiliğinden Kaybolabilir mi?

Bu konuda yapılan çalışmalar ilginç sonuçlar ortaya koymuştur. Aşırı heyecanlanma, psikolojik bir devrim ya da şok sonucu ortaya çıkmış siğiller kendiliğinden iyileşir. Üstelik bu siğiller iz de bırakmaz.
Tedavi sonrasında oluşabilecek yineleme olasılıklarından da bahsetmek gerekir. Yüzde otuz ihtimalle nüksetme olayları görülebilir. Çünkü tedavilerde, sadece görünen siğiller yok edilebilir. Ancak yapılan çalışmalar, siğilin çevresindeki 2 cm lik sağlam alanda da virüslerin bulunduğunu göstermiştir. Ve muhtemelen tedavi sonrasındaki tekrarlama olayları da bu virüslerden ileri gelmektedir. Tedaviyi takip eden altı ay içerisinde herhangi bir siğil izine rastlanmazsa tedavinin başarılı olduğunu ve nüksetme olasılığının azaldığını söyleyebiliriz. Burada aslında en çok tedavi edilmesi gereken, ehemmiyet bakımından genital bölgelerde oluşan siğillerdir. İleride ulaştığı boyutların tehlikeli olması bu siğilleri önemli kılmaktadır. Genital bölge siğillerinin önlenmesinin yolu da tek eşle ilişki ya da prezervatif kullanımıdır.

Siğiller Nasıl Tedavi Edilir?

Siğil tedavisi sırasında asıl amaç siğili uzaklaştırmak ve yok etmektir. Günümüzde farklı olarak uygulanan tedavi yöntemlerinin hiçbirisi siğili yok edeceğine dair yüzde yüz başarı garantisi vermez. Çünkü tedaviyi etkileyen iki önemli unsur bulunmaktadır. Bunlardan birincisi hastanın işlem sırasında virüse karşı göstermiş olduğu bağışıklık derecesi diğeri ise siğil tedavisi işleminin doğru bir şekilde uygulanmasıdır. Siğil tedavisinde en çok kullanılan yöntemler; koterizasyon (yakma tedavisi), asit salisilik, laktik asit, kriyoterapi (sıvı azot tedavisi), lazer, Fluorourasil içeren solüsyonlar, podofilin, psikoterapidir.

Siğil tedavisi kolay bir tedavi olmakla beraber hasta açısından çok sıkıntılı bir tedavi şeklidir. Siğillerin sayısının az olduğu durumlarda yerel anestezi uygulanarak ısıyla pıhtılaştırma sağlanır. Siğillerin sayısının çok ve siğillerin dağınık olduğu durumlarda ve özellikle çocuk hastalarda genel anesteziye başvurulur. Tedavi sırasında veya tedavi sonrasında yeni siğillerin çıkıp çıkmaması ve yok edilen siğillerin yenilemesi durumunda nerede görüleceği önceden bilinmemekte. Yeni çıkacak olan siğillerin daha önceden siğil olmayan bölgelerde çıktığı hastalara anlatılmaktadır. Durum elveriyorsa sıvı azot kullanımı yapılmaktadır. Bu tür siğil tedavisi şeklinde sıvı azot -200 derecede dondurularak içinde sıvı olan bir kese oluşturulur. Kese içerisindeki sıvı siğil çevresindeki dokularca emildiği takdirde siğili iyileştirir. Sıvı azot tedavisinde iyileşme sonrası iz kalmamaktadır. 

Tıbbın uygulamalarının yanı sıra büyüklerimizin bildiği doğal yöntem veya bitki ilaçlarıile elde edilen karışımlar ile de siğili tedavi etmek mümkün. Bu tedavi yöntemlerine örnek verecek olursak söğüt yaprağı, sütleğen bitkisi ve incir sütüdür. Bu tedavinin kullanıldığı siğil durumu sadece el üzerinde bir parmakta sinir ve strese dayalı olarak bir adet siğil çıkmışken hiçbir tedavi uygulanmadan dört sene içerisinde bütün ele yayılması ile bu tedavi uygulanmıştır. El üzerinde çoğalan bu siğillerin içerisinde çok minik siyah noktalar bulunmaktadır. Bu siyah noktalar siğil yumurtasıdır. Ayrıca bu tür siğiller genelde kötü huylu ve bulaşıcı olurlar. Ayrıca üreme gösterdiği için de bu siğilin dişi olduğu anlamına gelmektedir. Bu tür siğillere söğüt yaprağı, sütleğen bitkisi ve incir sütünden oluşan karışım siğillerin tedavisinde oldukça kesin sonuç vermektedir. Bu tedavinin uygulanması ise şu şekildedir: Söğüt yaprağı havanda ezilir. İçerisine sütleğen bitkisi ve incir sütü de ilave edilerek karıştırılır.
Siğil üstünü tamamen kapatacak şekilde üzerine sürülür. Bu işlemden sonra söğüt bitkisi siğilin üzerinde en az yarım saat bekletilmeli. Bir hafta içerisinde en az dört kere tekrarlanmalıdır. Tekrar uyarmakta fayda var. Bu tedavi sadece el ve ayaklarda çıkan siğiller için geçerlidir.
Siğillerin tedavisine yönelik arayışlar yüzyıllar öncesine dayanmaktadır. Büyü yaparak, hocaya okutarak, bitkiler sürerek ve benzeri şekillerde pek çok tedavi yöntemi denenmiştir. Günümüzde halen siğilleri yok eden büyülü güçleri olduğuna inanılan kişiler mevcuttur. Kimi zaman bu tedavilerin sonuç verdiği görülebiliyor. Ancak zaten siğiller kendiliklerinden iyileşme sağlayabiliyorlar. Bu durum, siğillerin iyileşme dönemlerinde olmaları şeklinde açıklanabilir. Bir ihtimal telkin de fayda sağlayabilir. Siğil şikâyetlerinin olması durumunda en doğru yaklaşım, öncelikle bir hekime müracaat etmektir.
Siğilleri ortadan kaldırmaya yönelik pek çok tedavi yöntemi olsa da siğil virüsünün tamamen vücuttan atılmasını sağlayan bir yöntem yoktur. Vücuda giren virüs ömür boyu orada kalır. Siğiller eritici merhemlerle dondurularak, elektrikle yakılarak, ameliyatla çıkarılarak tedavi edilebilirler. Tüm bu işlemler bir hekim tarafından gerçekleştirilir.
Çocukluk dönemlerinde görülme sıklığı fazla olan el ve diz siğilleri tedavi edilmeksizin kendiliklerinden iyileşebilecekleri gibi mikrop öldürücü asitli losyonlar uygulanarak da tedavi edilebilir. İlaçların günde 2 defa uygulanması halinde siğiller 2 – 3 ay gibi bir zaman dilimi içinde yok olurlar. Yetişkinlerde ise el ve yüz siğillerinin varlığı durumunda kimi zaman sıvı nitrojenle veya CO2 karıyla dondurulmak suretiyle tedavisi sağlanır. Bu yöntem biraz ağrılı fakat oldukça etkili bir yöntemdir. Hasta bölgede önemli bir iz bırakmaz. Elektrikle yakılan siğillerde iz bırakma ihtimali daha yüksek olduğundan ve çoğunlukla siğilin yeniden tekrarlaması söz konusu olduğundan elektrikle yakma yöntemi pek fazla tercih edilmez.
Genital siğiller, bir doktor veya hemşire tarafından uygulanması uygun olan özel bir doku eritici ile tedavi edilebilirler. En ufak bir dikkatsizlik ağrıya neden olabileceği gibi ilacın sağlıklı deriyle temas etmesi halinde sağlıklı deri tabakasında hasara yol açar. Uygulandıktan 4–6 saat sonra ilaçlı bölge yıkanarak temizlenmelidir. Bebeğe zehirli etkisinden ötürü hamilelik döneminde kesinlikle uygulanmamalıdır. Kimi zaman ise siğilin tamamen ortadan kaldırılmasına veya tedavisinin tamamlanmasına rağmen siğil virüsü ciltte uykuya dalar ve birkaç hafta veya ay sonra yeniden aktifleşir.
Siğiller tehlikesiz oluşumlardır. Mikroskop altında incelendiğinde üst deri hücrelerinin özellikle de keratinli tabakanın artmış olduğu gözlenir. Üstelik hücrelerde virüsün neden olduğu bazı değişimler de görülür. Şayet siğil haricinde bir oluşumdan şüpheleniliyorsa kesin tanı için patoloji sonuçları değerlendirilir. Mikroskobik görüntüler ile basit bir şekilde tanı konulur.
Unutulmamalı ki siğil veya siğil benzeri oluşumların varlığı durumunda, kesin tanı ve tedavi için muhakkak doktora başvurulmalıdır. Siğiller için eş-dost tavsiyesi ile gelişi güzel ilaçlar kullanılmamalıdır. Ayrıca siğillerin kazınması veya koparılması durumunda siğiller iyileşmeyeceği gibi hastalık daha çok yayılma eğilimi gösterecek ve kanamalara neden olacaktır.
Siğil tedavisinde uygulanan 100’den fazla yöntem vardır. Ancak seçilecek tedavi; lezyonların yerine, sayısına, büyüklüğüne, hastanın uyumuna, yaşına ve ağrı eşiğine ve maddi imkânlara göre değişebilir. Diğer bir tedavi sınıflandırması ise hasta ve hekim tarafından uygulanan tedaviler olarak belirlenebilir. Cerrahi tedavi yöntemleri, cryo, lazer, elektro koter, cerrahi eksizyon doktorlar tarafından uygulanan yöntemlerdir. Dıştan, salisilik asit, 5-FU, podophyline uygulamaları ise hastaların evde kendisinin uygulayabileceği yöntemlerdir. Tüm bunlara ilaveten; immunoterapi, interferon ve imiquimod (ALDARA) siğil tedavileri de birer alternatiftir.

Siğillerin Mutlaka Tedavi Edilmeleri Gerekir Mi?

Çocuklarda oluşan siğillerin büyük çoğunluğunda tedavi ihtiyacı duyulmaksızın zamanla kendiliğinden iyileşerek yok olurlar. Ancak siğillerin kendiliğinden kaybolma durumunun kimleri kapsadığı bilinmediğinden gerek diğer kişilere bulaşmasını gerekse vücudun diğer bölgelerine yayılmasını engellemek adına tedavisi gereklidir. Erişkinlerde siğillerin kendiliğinden yok olması çocuklardaki gibi kısa sürede ve basit olmaz. Özellikle yüksek riskli HPV virüslerinin neden olduğu siğiller tedavi edildikleri takdirde tekrarlayabilirler. Buna rağmen tedavinin ihmal edilmesi durumunda kanser oluşma riski daha yüksektir. Bu sebeple kesinlikle tedavi edilmelidirler.

Siğillerin Bölgesel Yerleşimi Ve Bulaşıcı Özellikleri Neden Farklıdır?

Siğile neden olan HPV virüsünün birçok alt tipi bulunmaktadır. (HPV–11, HPV–18 vb.) Bunlardan 10 tanesi bilhassa genital bölge enfeksiyonlarına eğilimlidirler. Kolaylıkla bulaşır, hızlı bir şekilde çevre bölgelere yayılırlar. Ayrıca tedaviye karşı daha dirençlidirler. Aralarında bazıları kansere yol açabilmektedir. Tüm bunlardan dolayı “yüksek risk grubu siğiller” ismini alırlar. Bunlardan en tehlikeleri HPV–16 ve HPV–18 dir. Rahim ağzı kanserlerinde bu virüslere sıkça rastlanır.

Neden Herkeste Siğil Olmaz?

Siğiller her bünyede faaliyet gösteremezler.  Bağışıklık sistemi güçlü olan bir bünyeye bulaşmış olsa dahi çoğalamazlar. Siğil virüsleri derinin hasarlı olduğu bölgelere kolaylıkla bulaşıp üreyebilirler. Tırnak yeme alışkanlığı deri bütünlüğünü bozduğundan o bölgede sıklıkla siğillere rastlanır. Bağışıklık sistemi zayıf olan ve alerjik yapıya sahip insanlara enfeksiyon daha koyar yerleşir. Dengesiz beslenme, stres ve yoğun yaşam sürmek, çok fazla çalışmak ve yorgun düşmek, çok eşlilik, korunmasız ilişkiler, ortak kullanılan eşyalar ve havuz benzeri ortamlar hastalığın bulaşma riskini arttırır.

Siğil İçin Doktora Başvurmasam Olmaz Mı?

Hocaya okutmak, sarımsak sürmek, sigara basmak, büyü yaptırmak gibi bilimsel olmayan teknikler kullanılarak tedavi edilip edilemeyeceğine dair sorular hastalar tarafından sıkça sorulur. Fakat HPV’nin yüksek risk grubunda olmayan tiplerinde zaten hiç müdahale edilmeden bile hastalık kendiliğinden gerileyerek siğiller yol olabiliyor. Bu sebeple, bu gibi işlemlerin uygulanması halinde siğillerin geçtiği görülebilir. Çünkü zaten hastalık kendiliğinden iyileşme dönemine girmiştir. Fakat strese bağlı olarak gelişen siğillerde telkin de etkili olabilir. Herhangi bir zararı olmadığı için toplumumuzda birçok kişi tarafından doktora danışmaksızın uygulanır. Fakat bu konuda en doğru yaklaşım doktora başvurmaktır.

Siğilin Sürekli Tekrarlamasının Nedeni Nedir?

Siğillerin sürekli tekrarlaması halinde şu olasılıklar düşünülebilir;

— Hasta tedaviyi tam ve düzenli bir şekilde uygulamıyordur,
- Hastanın vücut direnciyle alakalı problemler söz konusudur.(kansızlık, parazit, kronik enfeksiyonlar ve böbrek yetmezliği, atopik bünye, immünyetmezlik, beslenme bozukluğu vb.)
- Hastanın stresli ve yoğun yaşamı devam ediyordur.
— Siğili oluşturan HPV tipi, yüksek riskli gruba dâhildir.(HPV 16 gibi)
- Yakın çevrede bulaşıcılık kaynağı olabilir.

Siğillerin Tekrarlaması Halinde Ne Yapılmalıdır?

Kimi zaman siğilin tedavi edilerek yok edilmesinden kısa bir zaman sonra yeniden siğillerin çıktığı görülür. Bunun nedeni siğil virüsünün halen bünyede var olması ve siğile tedavi uygulanmadan önce çevresine virüs yaymış olmasıdır. Ve böylece yok edilen anne siğilin çevresinde yavru siğiller oluşur. Erken tedavi ile bu siğil etrafına daha az virüs yaymış olur. Dolayısı ile anne siğilin erken tedavi edilmesi bu yavru siğillerin gelişimini engeller.

Siğiller İle İlgili Yeni Yapılan Çalışmalar Var Mı?

Bu konudaki araştırmalar özellikle son yıllarda çok daha hız kazanmıştır. Aşı uygulaması; geliştirilen en etkili ve en yeni tedavilerdendir. Şu an için büyük rağbet gören bu yöntemin, önümüzdeki yıllarda daha popülerleşerek siğilleri önlemede önemli bir alternatif olacağı düşünülmektedir. Özellikle gerek koruyucu, gerekse de tedavi edici HPV aşılarıyla ilgili deneysel çalışmaların kapsamlı bir şekilde sürdürüldüğü ve hayvansal çalışmalarının bitmek üzere olduğudur.

Diğer Siğil Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Siğil tedavisinde lazer uygulaması, siğillerin tahrip edilerek ortadan kaldırılmasını sağlar. Bu amaçla pek çok lazer kullanılabilir. Ancak diğerlerine göre çok daha pahalı bir yöntem olduğundan ve lokal anestezi gerektirdiğinden fazla tercih edilmez.
Ayrıca; kansere karşı kullanılan “bleomisin” isimli ilacın siğil içine enjekte edilmesi suretiyle de tedavi uygulanabilir. Ancak enjeksiyonun ağrılı olması ve birçok yan etkisinin olması bu yöntemin dezavantajlarındandır.
Siğil tedavisindeki bir diğer yöntem ise İmmunoterapi yöntemidir. Bu yöntemdeki amaç, vücudun bağışıklık sistemini harekete geçirmektir. Pek çok çeşit İmmunoterapi yöntemi mevcuttur. Bu yöntemde vücudun alerji gösterdiği bir madde siğil üzerine sürülür ve siğile karşı küçük bir alerjik reaksiyon belirir, en nihayetinde siğil yok edilir.

Ayak Tabanındaki Siğillerin Tedavisi

Ayak tabanında yer alan siğillerin tedavisi güçtür, çünkü siğiller deri yüzeyinden çok derinin iç tabakalarına gömülüdür. Bu tip siğillerin tedavisinde; salisilik asitli flasterler, bazı kimyasalların siğil üzerine uygulanması, lazer, koter ve klasik cerrahi gibi yöntemlerden yararlanılır. Doktorunuzun size tavsiyesi ise; ayak tabanına uygulanan basıncı azaltacak ayakkabılar kullanmanız, nem ve ıslaklığın virüs yayılımını kolaylaştırması nedeniyle ataklarınızın kuru olmasına özen göstermeniz şeklinde olacaktır.

Siğillerin Dış Görüntüsü Nasıl Olur?

Siğillerinin görüntüleri,yapıları ve büyüklükleri oluştuğu bölgeye ya da siğilin çeşidine göre değişkenlik gösterebilir. Renk olarak genellikle ten renginde olmalarına karşın ten renginden kahverengiye doğru çeşitli tonlarda da görülebilirler. Kabarık, nasırımsı ve sert bir kitle şeklindeki oluşumlardır. Avuç içinde çıkan siğiller çoğunlukla tektir, kubbe şeklinde kabarıktırlar ve üzerlerinde çok sayıda ufak girinti-çıkıntı vardır. Uzun süreli ve inatçıdırlar. Renkleri ise, pembeden kahverengiye doğru değişik tonlarda görülür. El, yüz ve diz bölgelerinde oluşan siğiller çoğunlukla fazla sayıda ve kimi zaman düz yüzeylidirler. Lif biçimindeki siğil türleri ise, ince uzun çıkıntılar şeklinde boyun ve yüz bölgesinde çıkarlar.
Genital siğiller kadınlarda dış genital bölgedeki deri kıvrımlarının içinde veya etrafında görülür. Erkeklerde ise penis başında veya genital bölge etrafında herhangi bir yerde görülebilir. Büyüklükleri çok fazla boyutlara ulaşabilir ve hızla yayılırlar. Salkım veya karnabahar şeklinde, çirkin görünümlü fakat rahatsızlık vermeyen oluşumlardır. Fakat kimi zaman cinsel ilişki esnasında ağrı yapabilir. Ayrıca cinsellik ve boşaltım faaliyetlerini engellemesi de söz konusu olabilir. Genital siğiller çoğunlukla diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklarla bir arada bulunurlar. Dolayısı ile kişide böyle bir şikâyet olması halinde mutlaka bir doktora başvurmalı ve diğer cinsel yolla bulaşan hastalıkların (CYBH) olma ihtimali göz önüne alınarak gerekli tetkikler yapılmalıdır.
Siğillerin ufak kılcal damarları mevcuttur. Siğil yüzeyinin çizilmesi veya kesilmesi durumunda kanayan bölgedeki kılcal damarlar içindeki kan pıhtılaşır ve dışarıdan siğil tepesinde siyah benekler şeklinde görülür. Bu görüntü ile hekimler, siğilleri diğer benzeri oluşumlardan ayırt edebilirler.

Bitkisel Siğil Tedavisi Yöntemleri


Bitkisel Siğil Tedavisi Yöntemleri

1 - Karakafesle (symphytum sp.), karaağaç (Ulmus sp.) ya da gala bak (Arctium minus) kullanılarak uygulanan kompresler, çıban içindeki iltihabın akmasını sağlayabilir.
Öncelikle bu bitkilerden istediğinizi kullanabilirsiniz. Bir iki kaşık kadar bitkiyi, 1fincan kaynar su içine atın. 10 dakikalık bir demlenme süresinin ardından temiz bir bezi demlenen karışıma batırarak sıkın. Daha sonra çıban üzerine hafifçe uygulayın. Virüsü engellemek için siğili çay ağacı (Melale uca viridifolia) yağı ya da karahindiba (Taroxacum sp.) kökünün suyu ile temizleyin. Bir diş sarımsak veya ona eşit miktarda soğanı ezerek siğil yüzeyine uygulayarak yara bandı ile kapatın.
2 - Bilhassa ellerde görülen ve çirkin görünümüyle rahatsızlık veren siğiller kendiliklerinden iyileşebilecekleri gibi bitkisel ve doğal yollarla da tedavi edilebilirler. Bu amaçla şifalı bitkilerden kayın kabuğu fayda sağlayacaktır.

Kayın kabuğu; Siğillerin tedavisinde eski çağlardan beri kullanılagelen şifalı bir bitkidir. Şayet taze kayın kabuğu mevcut ise yaş olan iç kısmı aşağıya bakacak şekilde direkt siğilin üzerine yerleştirin. Taze kayın kabuğunun olmaması halinde bir iki çay kaşığı toz kayın kabuğunu 1 fincan kaynar suda 10 dakika demlendirerek içebilir veya siğil üzerine sürebilirsiniz.
Fesleğen; Bu bitki ise siğillerin iyileşmesini sağlayan pek çok anti-virüs bileşeni içerir.
3 - Söğüt yaprağı tahta havanda veya elde iyice ezilerek siğillerin üzerini tamamen kapatacak şekilde sürülüp yarım saat kadar bu şekilde bekletilir. Haftada üç dört kez uygulanan bu kürün etkisi siğillerin küçülmeye başlaması ile ilk günlerden itibaren fark ediliyor.
4 - Siğil tedavisinde diğer şifalı bitki ise sütleğendir. Bitkinin yapraklarından çıkarılan sütün siğiller üzerine damlatılması suretiyle uygulanır. Tıpkı söğüt yaprağı küründe olduğu gibi bu kür de haftada üç dört kez uygulanır.
Bu konuda dikkat edilmesi gereken çok önemli bir ayrıntı ise sütleğen bitkisindeki sütün zehirli etkisidir. Bu nedenle çocuklardan uzak tutulmalı ve asla ağızdan alınmamalıdır!

BİBERİYENİN FAYDALARI

Baş ağrısı ve migren için;


  • Biberiye baş ağrısı ve migrenden şikayetçi olanların mutlaka kullanması gereken bitkilerin başında gelmektedir. Yaklaşık 10 dk. demlendikten sonra içeceğiniz bir bardak biberiye çayı, baş ağrınızın hafiflemesine yardımcı olacaktır. Demlenme süresince ise buharını içinize çekerek ağrınızın hafiflediğini görebilirsiniz.
  • Kan dolaşımını hızlandırmaya yardımcı bir bitki olması sebebiyle tıkalı olan kılcal damarları açar. 
  • Yıpranmış olan karaciğer üzerinde olumlu etkilere sahiptir.
  • Sinirleri, mide ve bağırsakları uyarıcı etkisi vardır. Sinirleri güçlendirmeye yardımcı olurken midenin sindirimini kolaylaştırır. Hazımsızlığı giderir.
  • Safra salgısını artırır.
  • Vücutta biriken fazla tuzun neden olduğu ödem ve idrarı sökmeye yardımcıdır.
  • Kas ağrıları üzerinde gevşetici etkiye sahiptir. Siyatik ve nevraljiyi hafifletir.Romatizma ağrıları içinde çayı demlenerek içilebilir.
  • Sinir sistemini sakinleştirici etkiye sahip olan biberiye, depresyon, yorgunluk ve stres ile başa çıkmaya birebirdir. Depresyon için ayrıca melisa ve papatya bitkileri ile birlikte demlenerek tüketildiğinde daha etkili sonuç vermektedir.
  • Nezle ve soğuk algınlığı gibi üst solunum yolu hastalıklarının çabuk atlatılmasına yardımcı ve bağışıklık sistemini güçlendirici bir bitkidir.
  • Bayanlar için ise; özellikle yağlı cilde sahip olanlar için oldukça etkili bir toniktir. Gözenek ve siyah noktaların giderilmesi için kullanılabilir. Ayrıca adet söktürücü etkisi sebebiyle ağrılı geçen adet döneminde çay olarak tüketilmesi ağrıyı hafifletecektir. 
  • Biberiye bitkisi kadar bu bitkiden elde edilen yağda birçok rahatsızlığın tedavisinde kullanılmaktadır. Son dönemlerin yaygın hastalığı kanser tedavisinde kullanılmaya başlanılmış ve beyin tümörüne iyi geldiği tesbit edilmiştir. Ayrıca vücuttaki yağ bezelerinin kaybolmasına yardımcı bir bitkidir. 
  • Zayıflamak ve formda kalmak isteyenler için de birebir olan biberiye çayı, kiraz sapı ve mısır püskülü ile daha etkili bir sonuç almanıza yardımcı olacaktır
Biberiye çayı; bir su bardağı kaynar suyun içerisine bir tatlı kaşığı atıklarak 7-10 dk demlenir. Limon ile tatlandırılarak içilebilir.





Siğiller İçin %100 Bitkisel Tedavi

Siğiller İçin %100 Bitkisel Tedavi 


Deri hastalığı olarak bilinen siğil viral bir enfeksiyondur. Deri üzerinde oluşan iyi huylu tümörler olarak da adlandırılırlar. Vücudun belirli bölgelerinde değil, her yerinde çıkması mümkündür. Derinin üst tabakasındaki hücreleri etkileyerek, hücrelerin çoğalmasına ve aşırı şekilde keratin üretimine sebebiyet verir. İlk olarak küçük ve nokta şeklinde görülür herhangi bir tedavi uygulanmadığı sürece bezelye tanesi büyüklüğüne ulaşabilirler ve acı vermeye başlarlar.

Siğil Nasıl Bulaşır?
– Ana sebebi papavovirüs adı verilen virüstür
– Doğrudan doğruya temas yolu ile bulaşır
– Eşya yolu ile bulaşır
– Cinsel ilişki yoluyla bulaşır…

Daha çok temas yolu ile bulaşan siğiller, ortak kullanılan eşyalar yolu ile de bulaşmaktadır. Bu daha çok havlu ve bu tarz temizlik ürünleridir. Hijyen açısından kullanışlı bir ürün değilse bulaşma ihtimali çok daha fazladır.

Siğil Nasıl Görünür?
Siğiller ilk aşamada nokta halindedir, ilerleyen evrelerde yuvarlak ve şişkin bir hal alırlar, kahverengi ya da pembemsi bir renge bürünürler. Kadife yumuşaklığında ve içi su dolu gibi görünür. Bazı bölgelerde siyah nokta şeklinde de belirebilirler az önce de bahsettiğim gibi siğiller oluştukları bölgeye göre şekil alırlar.Kimi zaman yuvarlak şekilde kimi zaman da sivri uçlu bir görünüme sahip olabilirler.

Tedavisi Mümkün Müdür?
Siğil tedavisi yıllardır tıp sektörünü meşgul etmiştir ancak siğil virüsü için nokta atışı yapılamamıştır. Tedavi için kurutucu ilaç ya da lazer tedavisi yolu ile yakma işlemleri uygulanmaktadır. Zaman zaman çocukluk siğilleri için de asit losyonlar da tedavi amaçlı kullanılmaktadır. Tedavinin devamlı olması şarttır bunun sebebi ise siğil virüsünün teşhisinde tam olarak ortaya konulamamasıdır. Siğil virüsü tedavi sürecinde cevap verir ve kurutulur ancak uykuda bekler ve kesinlikle yok olduğunu bilemezsiniz. Uyku sürecinde birkaç hafta sonra yeniden aynı bölgede yada farklı bölgelerde belirebilir. Önemli bir nokta da siğilin tırnakla kazınması ya da herhangi bir sivri alet ile yok edilmeye çalışılması onun yayılmasına ve daha da çoğalmasına yardımcı olur.

Siğillerin Bitkisel Tedavisi %100 Çözümdür. 
Çörek Otu, Biberiye Yağı ve Elma Sirkesi
 Çörek Otu Yağı : Mikrop, virüs ve mantarlara karşı öldürücü tesire sahiptir. 
                                Damar hastalıklarını önler. 
                                Savunma sistemini dengeler. 
                                Yaraların çabuk iyileşmesini ve hücrelerin yenilenmesini hızlandırır.

 Biberiye Otu Yağı : Antiseptik, kramp çözücü, safrayı artırıcı, kan basıncını yükseltici, kan şekerini düşürücü, antikarsinojen, antiromatik, hafıza ve sinirleri güçlendirici etkilere sahiptir.

 Elma Sirkesi          : Cildinizde oluşan siğil ve nasırları elma sirkesi-tuz hulâsası ile kontrol altına alınabilirler. 

KARIŞIM
20ml Şişe
(20 ml Şişesininde içindeki Karışım alt kısmıdaki miktarlar eklenir.)
* Elma Sirkesi 10 ml
* Çörek Otu Yağı 5 ml
* Biberiye Yağı 5 ml
-------------------------------------------------
* Şişe aktarılan karışım karıştırılır. 
* 30 dk bekletilir
---------------------------------------------------
Kulak temizleyicisi pamuk ile siğil üzerine sürülür.
-------------------------------------------------














Sirkenin İnanılmaz Faydaları ve Bilinmeyen Zararları!


Sirkenin İnanılmaz Faydaları ve Bilinmeyen Zararları!


Kolesterole karşı sirke: Müller, elma sirkesinin besinlerin ve sıvıların bağırsakta emilimini yavaşlatan, suda çözünen bir lif olan pektin açısından zengin olduğunu ve pektinin sindirim sisteminde yavaşça ilerlerken, bağırsaklara yapışarak kolesterol emilimini engellediğini belirtiyor. “Eğer, kolesterolünüz yüksekse yemeklerden önce düzenli olarak ballı elma sirkesi içmeye devam ederek kolesterolünüzü normale döndürebilirsiniz. Hatta sirkeyi, meyve ya da sebze suyu ile karıştırarak da içebilirsiniz.”

Sirke Anemiye iyi gelir: Sirke, anemiye karşı birebir olan demir, B12 vitamini ve folik asidi, vücudun kolayca emebileceği bir formda barındırır. Günde bir defa ılık ballı suyun içinde bir tatlı kaşığı elma sirkesi koyup içmeniz yeterlidir.

Sirke Astım ve solunum hastalıklarına iyi gelir: Tüm vak’alarda bal (tabiî, işlenmemiş ve ısıtılmamış olmalı) ve elma sirkesi karışımı iyi sonuç vermektedir. Buğday balı daha tesirlidir. Bir kaşık sirke, bir kaşık balla karıştırılıp ılık suya eklenir, günde 3-4 defa içilir. Bir mendil veya tülbent sirkeye batırılıp bileklerin iç tarafına yerleştirilerek bir bantla sabitlenir.

Sirke Ateş düşürür: Bir ölçü sirkeyi, beş ölçü suyla karıştırın. Bu karışımı kompres yapmak ve sarmalamak için kullanın. Bu sirkeli su, yüksek ateşle yanan kimseyi rahatlatacağı gibi, vücuttaki toksinlerin deri yoluyla atılmasını sağlayacaktır.

Sirke Ayak sağlığı için önemlidir: Ayaklarınızı sirke banyosuyla rahatlatın! Bir leğenin içini bileklerinize kadar soğuk suyla doldurun. İçine bir bardak elma sirkesi ile biraz işlenmemiş deniz tuzu ekleyin. Birkaç dakika boyunca ayaklarınızı suyun içinde hareket ettirin.

Sirke Varisleri iyileştirir: Bacaklarınızı elma sirkesi emdirilmiş bir bezle sararak yukarı kaldırıp dinlendirin. Bu esnada büyük bir tas içinde bir yemek kaşığı elma sirkesi karıştırılmış ılık suyu için. Yorgunluğu da alması için bu suyun içine bir yemek kaşığı bal ekleyin. Rahatlamayı hemen hissedeceğiniz gibi, gözle görülür iyileşme de birkaç hafta içinde gelecektir. Bunu günde bir veya iki defa, yarım saatlik sürelerle uygulayın.

Elma Sirkesi Nasırı iyileştirir: Gece boyunca, elma sirkesi emdirilmiş yarım dilim bayat ekmeği problemli bölgeye uygulayın. Sabaha iz bile kalmayacak! Aynı şekilde içinde soğan bekletilmiş sirke de aynı işi görür.

Sirke Baş ağrısına iyi gelir: Bir püskürtücü sprey şişesine su ve elma sirkesi karışımını koyun. Karışımı etrafınıza püskürtüp koklayın. Alna ve şakaklara sirkeyle masaj yapın. Ya da orta büyüklükte bir kese kâğıdının dibini sirke ile ıslatıp, aşçı şapkası gibi kafanıza geçirip yarım saat ile bir saat arasında bekletin. Ya da 50 gr. dövülmüş biberiye ve yarım litre elma sirkesini karıştırıp 3 hafta boyunca dinlendirerek “biberiye sirkesi” oluşturun. Bunu bir tas kaynayan suya bir çorba kaşığı damlatarak koklayın.

Sirke Boğaz ağrısına iyi gelir: Bardağın dörtte biri kadar bal, dörtte biri kadar elma sirkesi hazırlayın. Bu karışımdan her 4 saatte bir, bir yemek kaşığı için.

Sirke Gargara yapmak için de kullanılır: Yarım tas sirkeyi, 1 tas suyla karıştırın. Karışıma, bir tutam karabiber ile bir tutam rafine edilmemiş deniz tuzu ekleyin. Karışımı ısıtıp gargara için hazır hâle getirin.

Sirkenin Diş sağlığına faydaları: Dişeti problemleri ve aftlar için iki yemek kaşığı sirkeyi bir bardak ılık suya ekleyip ağzınızı bu karışımla çalkalayın. Eğer dişiniz ağrıyor ise, biraz sirke ile azıcık kırmızıbiberi ısıtın. Bunu ağzınızda birkaç dakika bekletin. Tesirini artırmak için ılık bir sirkeli bezi yanağınızın dışından kompres yapın.

Sirkenin Göz iltihaplanmalarına karşı faydaları: Gözlerdeki iltihaplanmalar ve göz çevresindeki tahriş gibi rahatsızlıklar, bir ölçü elma sirkesi ile dört ölçü su karıştırılarak tedavî edilebilir. Bir tatlı kaşığı sirkeyi eklediğiniz bir bardak kaynayıp soğumuş suyla göz banyosu yapabilirsiniz. Düzenli elma sirkesi tüketimi, aynı zamanda, yaşlılığa bağlı gelişen katarakt riskini de azaltmaktadır. Sirkedeki beta-karoten burada anahtar rol oynamaktadır. Bu tesiri artırmak için sirke, havuç suyu ile beraber içilmelidir.

Sirkenin Böcek sokmasına karşı etkileri: Hayvanî ve diğer tür zehirlere karşı sirke birebirdir. Hayvan zehirlerini tesirsiz hâle getirir. Zarar gören bölgeye gül sirkesi sürün; eğer gül sirkeniz yoksa elma sirkesi de aynı işi görür.

Sirkenin saçlarda kullanımı: Saçların daha parlak bir görünüme kavuşması, kepek probleminin ortadan kaldırılması için elma sirkesi imdadımıza yetişir. Haftada bir defa uygulanacak elma sirkesi kürü, ilk kullanımdan itibaren farkı hissettirir. Saçlar hafifçe ıslatıldıktan sonra, elma sirkesi, saç diplerine ve uçlarına bolca sürülür. Sonra saça sıcak havlu sarıp 1 saat bekletildikten sonra iyice yıkayıp durulanır. Ayrıca saç durulama suları için 1 litre suya bir su bardağının üçte biri kadar elma sirkesi ilave edilerek daha parlak saçlara kavuşulabilir. 




Sirkenin uykusuzluğa faydaları: Uykusuzluk probleminiz varsa, yatmadan önce birkaç yudum ballı sirke suyu için (bir litre suya, 3 tatlı kaşığı sirke ve 125 gr bal da olabilir). Ayrıca hâfızayı kuvvetlendirmek, detoks ve kilo vermek için yemeklerden önce düzenli olarak sulandırılmış elma sirkesi için… (Daha geniş bilgi için bakınız: Marie-France Muller, “Gençlik ve Sağlık İksiri Sirke” adlı eseri.)

Sirkenin cilt problemlerine karşı faydaları: Eski tıpta, cilt problemlerinde “başucu” ilacı olarak sirke kullanılmıştır. O dönemde pamuk veya yün sirkeye batırıldıktan sonra hastalıklı bölgenin üzerine konularak, cilt rahatsızlıkları tedavî edilmiştir. Eski hekimler, morarma ve şişme gibi problemlerde özellikle şiş ve ödem olan yerlerde, şişmeyi önleyici ve giderici olarak sirkenin iyi bir şifâ kaynağı olduğunu söylerler. Sirke, kanayan yaralarda hem kanamayı durdurucu, hem de iltihap kurutucu özelliği vardır. Böcek ve arı sokmasında da, ısırılan bölgeye hemen sirke sürülür. Varsa, kaşıntıyı giderir. Ateş yanıklarında hemen sirkeli bez sarılıyor. Bitlenmeye karşı da sirkenin olumlu tesiri vardır.


Özellikle sirkenin salatalarda kullanımı: Sirke, sebzelerde ve yeşilliklerde bulunan, insan sağlığına zararlı bakterileri öldürdüğü ve üzerindeki kimyevî atıkları da temizleme özelliğine sahip olduğu için mutlaka kullanılmalıdır. Ancak “tabiî”, yani “hakikî sirke” diye tarif ettiğimiz sirke bu özelliklere sahip olduğu için sebzeleri temizlerken de mümkünse tabiî mayalanma (fermantasyon) sirke tercih edilmelidir. “Kimyevî” sirke asidi ile yapılan sirkeler hiçbir zaman ve hiçbir yerde “hakikî” sirkenin tesirini göstermez



SİRKE İLE İLGİLİ HADİSİ ŞERİF

SİRKE NE GÜZEL KATIKTIR!


Resulullah(s.a.v)Efendimiz, Mekke'nin fethinde amcası Ebu Talib'in kızı, Hz.Ümmehani'nin evine varmıştı. Ona''Yanınızda yiyecek bir şey var mı?'' diye sordu. Hz.Ümmehani ''Hayır'Yalnız, kurumuş ekmek kırıntıları ve sirke var'Fakat, bunları, sana sunmaya haya ederim!''dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v)''Onları getir. Suyun içine ufala. Tuz da, getir!''buyurdu. Sirkeyi, onun üzerine döküp yedikten sonra Yüce ALLAH'a şükretti.''Ey Ümmehani! Sirke, ne güzel katıktır Sirkesi bulunan bir ev, katıktan mahrum sayılmaz!''buyurdu.




SİRKE NERELERDE KULLANILIR?

* Güneş yanığına sürülürse faydalıdır.

* Kepekli ve mat saçlar için durulama suyuna sirke ilave edilir.

*Cildi yumuşatmak, parlatmak için banyo suyuna bir miktar sirke katılır.

* Siğillere, sirke döküp üzerine kabartma tozu serpilir ve 15 dakika sonra toz silkelenir.

*Bal karıştırılmış sirkeli su her gün içilirse, düzenli kilo verilebilir.

* Lavabo banyo gibi sert zeminler sirkeyle silinir.

*Sirkeli bez varislere de faydalıdır.

* Sirke orta dereceli yanıklarda da kullanılır.

*Nasırların ve sertliklerin üzerine sirkeyle ıslatılmış ekmek konulur.

*Patatesin pişirme suyuna 1 kaşık sirke koyun. Hem rengi sapsarı kalır, hem daha lezzetli olur.

* Sebze ve meyveler, mikroplardan temizlemek için,sirkeli su ile yıkanır.

*Boğaz ağrılarında, sirkeyle gargara yapılır.

* Yorgunluk ve uykusuzluk için yatmadan önce sirkeli su içilir.

*Su ile kaynatılıp buharına durulursa baş ağrısı, astım ve cilt lekelerine faydalıdır.

*Kaşıntılara ve cilt çatlaklarına sirke sürülür.

* Sirkeli bez, mide üzerine konursa, bulantı ve kusmayı önler.


1) Elma Sirkesi Bal Su Formülü Evde Nasıl Hazırlanır?
Öncelikle 2 tatlı kaşığı elma sirkesini bir bardak suyun ya da Papatya çayının içerisine döküyoruz ve dilerseniz bal ve sinameki tozu da ekleyebilirsiniz. Ancak sinameki tozunun içerisinde şeker olmamalıdır. Bu elma sirkesi formülü kaşıkla bir güzel karıştırıldıktan sonra, zayıflama, kilo verme ve kolesterol düşürmek için kullanıma hazırdır.

2) Elma Sirkesi Zayıflamak İçin Nasıl İçilmeli ve Tüketilmeli?
Elma sirkesi ile zayıflamak için yemeklerden yarım saat kadar önce bir çay bardağı elma sirkesi içmelisiniz.

3) Elma Sirkesi Kürü Yaparken Egzersiz ve Spor Faydalı Mıdır?
Zayıflama hızını artırmak için haftada 3-4 kez ve günde de sabah öğle akşam olmak üzere her birinde 15 dakikalık zayıflama hareketleri yapmanız faydalı olacaktır.

4) Elma Sirkesi Kürü ve Su içmenin Faydaları
Elma sirkesi kürü uygularken gün içerisinde yeteri kadar su içmek, hem vücuttan toksin ve ödem atıcı etki yapacak hem de bağışıklık sistemini güçlendirecektir.

5) Elma Sirkesi Zayıflama Kürü Yaparken Diyet Yapılabilirmi?
Elma Sirkesi kürü ile birlikte uygulanacak uygun bir diyet listesi, sizlerin kalıcı yoldan kilo verebilme çabalarına destek olacaktır.

Evde Sirke Yapımı, evde sirke nasıl yapılır?

Malzemeler: 5 litrelik kavanoz, kavanozun üçte ikisini dolduracak miktarda tatlı elma, içme suyu ya da kaynatılmış oda ısısına gelmiş su, sirke anası ya da 5 çorba kaşığı bal.

Sirkenin Yapılışı: Elmaları dörde bölüp çekirdeklerini çıkarın. Kavanozun üçte ikisini dolduracak şekilde yerleştirin. Üstünü biraz boşluk kalacak şekilde suyla doldurun. Sirke anası ya da 3 çorba kaşığı bal koyup tahta kaşıkla karıştırın. Kavanozun ağzını temiz bir tülbentle kapatıp bağlayın. Ya da üzerini bir büyük bezle örtüp ağzına lastik geçirerek, serin ve Güneş ışığı almayan bir yerde iki ay kadar bekletin. İlk 15-20 gün içinde sirkeyi 2-3 günde bir karıştırabilirsiniz. Bu işlem mayalanma hızını artıracaktır.

İki ayın sonunda sirke sinekleri oluşmaya ve sirke kokusu gelmeye başlayacaktır. Sirke sinekleri her seferinde oluşmayabilir, bu sirkenizin olmadığı mânâsına gelmez. İkinci ayın sonunda sirkenizi süzün ve elma posalarını atın. Kavanozu yıkamadan sirkeyi tekrar aktarın. İki çorba kaşığı bal ilave edip ağzını tekrar tülbentle kapatıp bağlayın. Büyükler baldan başka birkaç nohut, bir parça ekmek ve biraz kaya tuzu da ilave ederlermiş. Sirkenizi beklemeye bırakın. Arada kontrol edin keskinleştiği zaman hazır demektir.

Biberiye Yağı ve Biberiye Yağı Faydaları


Biberiye Yağı Nedir?


Biberiye yağı en az biberiye kadar faydalı ve biberiye kadar konuşuluyor.. Biberiye yağı sayesinde şifa bulan ve fazla kilolarından kurtularak zayıflamak isteyen kişiler dolayısıyla biberiye yağının nasıl yapıldığını merak ediyorlar. Biberiye yağı nedir vebiberiye yağı nasıl yapılırsorularıyla sıkça karşılaşmamız sebebiyle biz de sizler için biberiye yağını ve biberiye yağının nasıl yapıldığını yazımızda anlattık.


Biberiye Yağı Nasıl Yapılır?
Biberiye yağı, biberiye bitkisinin yapraklarından buhar distilasyon yoluyla elde edilen bir yağdır. Yani yaprakların distilasyon ile buharı çıkarılarak biberiye yağı elde edilir.
Biberiye Yağının Faydaları Nelerdir?

Biberiye yağı birçok hastalığın tedavisinde kullanılması, zayıflatıcı etkisi bulunması ve selülitleri yok etmesi gibi sebeplerden dolayı günümüzde oldukça popüler.. Biberiye yağı sayesinde hem hastalıklarımızdan kurutulabilir şifa bulabiliriz hem de formumuza kavuşup zayıf bir görünüm elde edebiliriz. Biberiye yağı kullanarak romatizmal hastalıklarımızdan, çeşitli kemik ağrılarımızdan kurtulmamız hayal değil.. Biberiye yağı sürülerek eklemlerimizdeki ağrılarımızı giderebiliriz. Ayrıca baş ağrısı durumunda bir miktar biberiye yağı ile başımızı ovarsak da baş ağrımızı dindirebiliriz.

Biberiye yağı vücudumuzdaki morluklara da iyi gelir. Vücudumuzu bir yerlere çarpmamız yani kimi zaman dikkatsizliğimiz sonucu oluşan morluklar hiçbirimizin hoşuna gitmez. Günlerce mor kalan tenimizin yanında moraran kısmın ağrı yapması da ayrı bir derttir. Biberiye yağı sayesinde morluklarımızdan kurtulabiliriz. Biberiye yağı kullanarak moraran bölgeye masaj yapılması morluğun çok kısa süre içerisinde kaybolmasına ve ağrısının dinmesine yardımcı olacaktır. Biberiye yağını birçok deri yaralanmasına ve çizilmesine kullanabiliriz. Biberiye yağı sayesinde yaralanan, zarar gören derimiz yenilenecek, hücrelerimiz tazelenecektir. Morluklarınız, ağrıyan eklen ve kaslarınız için biberiye yağını tek başına kullanabileceğiniz gibi biberiye yağı kremi de kullanabilirsiniz. Biberiye yağı kremi kullanımı kolay olduğu için sıkça tercih edilir. Biberiye yağı kremi ile eklemlerinizi ovalayarak ağrılarınızı dindirebilirsiniz.

Saçlarımızın dökülmesi, sürekli evimizde yerlerde saçlar görmemiz sinirlerimizi bozar.. Bu saçların sık sık temizlenilmesi ve yerlerin silinmesi de ayrıca bizi yorar.. Saçlarının dökülmesinden bıkmış, bu yüzden strese girenlerin de tercihi Biberiye yağı.. Artık saçlarınız dökülüyor diye dertlenmeyin. Biberiye yağı sayesinde saç dökülmeniz azalacak.. Biberiye yağını masaj yaparak saç diplerinize uygulamanız ile birlikte saçlarınızın dökülmesinden kurtulacaksınız. Ayrıca biberiye yağı sayesinde saçınızdaki kepeklerden de kurtulabilirsiniz. Cildinizin güzelleşmesi için de tercihiniz biberiye olmalı.. Biberiye yağı ile güzelleşebilir, eskisine göre daha hoş bir cilde kavuşabilirsiniz. Biberiye yağı kılcal damarlara etki ederek cildin genç görünmesini sağlar. Bu yüzden yıllardan beri kozmetik sanayinde güzelleşmek, gençleştirmek amaçlarıyla biberiye yağı kullanılır.

Biberiye yağı faydaları bunlarla da sınırlı değil.. Biberiye yağının daha birçok faydası var. Örneğin yorgunluk, bitkinlik zaman zaman hepimizin derdi.. Kolumuzu bile kıpırdatacak kadar gücümüz olmadığı zamanlar biberiye yağı yine en büyük kurtarıcımız.. Biberiye yağı ile yorgunluğumuzdan kurtulup üzerimizdeki bitkinliği atabiliriz. Kanımızdaki ürik asit miktarının yükselmesi de bazen bizi zor durumda bırakabilir. Özellikle gut hastalığı olanların kanlarındaki ürik asit miktarı sık sık yükselir ve bu durum onlar için hoş olmayan bir hal alır.

Biberiye yağı yararları sayesinde gut hastalığı olanlar ve kandaki ürik asit miktarı yükselenler de rahat bir nefes alabilir. Ayrıca biberiye yağı ile kalbinizi güçlendirebilir, astım hastalığınıza çözüm bulabilirsiniz. Biberiye yağı sayesinde sinüzit sorununuzu çözmek de artık çok kolay.. Biberiye yağı ile sinüzit sorunu yaşamayacaksınız. Biberiyenin sinüzit sorununuzu geçirmesiyle artık sinüzit kaynaklı baş ağrılarına elveda diyebilirsiniz.


Hafızanın zayıf olmasından yakınıyor, hiçbir şeyi aklınızda tutamadığınızı düşünüyorsanız yine biberiye sizin şifa kaynağınız.. Bahsettiğimiz tüm biberiyenin yararları yanında hafızanızı güçlendirerek unutkanlığınızı azaltması da biberiyenin diğer bir faydası.. Ayrıca bir şeyleri kolay hatırlamak ve kolay öğrenmek istiyorsanız da biberiye yağı koklamanız veya biberiye kullanmanız yeterli..

Biberiye Yağı Nasıl Kullanılır?
Yazımızda biberiye yağının birçok faydasından bahsettik. Biberiye yağı faydaları yanında, biberiye yağını nasıl kullanacağımızı bilmemiz de çok önemli.. “Biberiye yağını nasıl kullanabilirim” sorusu çok sık karşılaştığımız sorulardan birisidir.

Biberiye yağını koklamak suretiyle kullanmanız yada üretilen biberiye kapsüllerini tüketmeniz de olası. İşte şifanıza kavuşmanız bu kadar kolay ve pratik.

Ayrıca sitemizde biberiye yağının zayıflama ve selülit tedavisinde kullanımı da okuyabilirsiniz.


Biberiye Yağı İçilir Mi?
Biberiye çok çeşitli şekillerde sağlığımız için kullanılabilir. Biberiye yağı eklem ağrılarımız için sürülerek, ovulmak suretiyle kullanıldığı gibi sıvı yağ ile seyreltilerek de kullanılır. Biberiye çayı migren gibi baş ağrıları, sinüzit gibi hastalıkların tedavisi için kullanılırken,biberiye yağı kremi sayesinde selülitlerimizden ve fazla kilolarımızdan kurtulmak mümkündür.

Çörek Otu Yağı Faydaları

Çörek Otu Yağı Faydalar

Genel Olarak
Peygamber(S.A.V) tarafından övülmüş olan çörekotu bitkisi dünyanın değişik yerlerinde değişik isimlerle bilinir ve destekleyici tedavide de bolca kullanılır. Açık mâvi renkli çiçekler açan ve 20-40 cm boyunda bir senelik, otsu bir bitkidir çörek otu. Yol kenarları ve özellikle ekin tarlaları içinde bulunur. Gövde dik ve kısa tüylüdür. Yaprakların alttakileri saplı, üsttekileri sapsızdır. Çiçekler uzun saplı ve tek tektir. Taç yaprakları iki parçalı ve bal özü bezleri taşıyan 8 tâne küçük parça hâlindedir. Meyveleri çok tohumlu olup, tohumlar siyah renkli ve oval şekillidir. Güney Avrupa, Balkan memleketleri, Kuzey Afrika, Türkiye ve Hindistan’da yetiştirilmektedir.

Tarihi Olarak
Çörek Otu asırlar boyunca, bitkisi ve yağı ile birlikte, Afrika’da, Asya’da ve Ortadoğu’da, günümüzde ise Amerika ve Avrupa’da milyonlarca insan tarafından “sağlıklarını desteklemek için” kullanılmaktadır. Aromatik bir baharat türü ve siyah rengi hariç susam tohumuna benzer olan çörekotu, geleneksel olarak çeşitli durumlar ve tedaviler için mükemmel bir ilaç olarak da kullanılmıştır.,

İslam alimleri de peygamberlerinin övmüş olduğu bu bitkiye bigane kalamamış ve hakkında bolca eser yayınlamışlardır. El-biruni ve ibn-i Sina bunlardan bazılarıdır.

Günümüzde ise özellikle Amerika ve Avrupa’nın elit bilim merkezlerinde çörek otu hakkında araştırmalar yapılmakta ve her geçen gün yıldızı parlayan bu şifalı bitki hakkında kesin kanıtlar elde edilmektedir.


Çörek Otunun Etken Maddeleri

Takriben %21 protein, %38 karbonhidratlar ve %35 bitkisel yağlardan oluşmaktadır. İçeriğindeki aktif maddeler, nigellon, thymoquinon ve uçmayan yağlardır. Diğer maddeler ise, linoelik asit(Omega-6, Omega-3), oleic asit, palmitik asit, kalsiyum, sodium, potasyum, demir, çinko, bakır, magnezyum, selenium, fosfor, vitamin A, vitamin B, vitamin B2, niasin ve vitamin C dir.

Yukarıdaki maddelerden özellikle nigellon ve thymoquinon etken maddeleri çörek otunun destekleyici özelliğiyle doğrudan alakalıdır.


Çörek otu yanı sıra çörek otu yağıda birçok yerde popüler olmaya başladı. Bu şifalı yağ sayesinde birçok hastalığa şifa bulundu. Çok eski yıllardan beri bilinen bir şifalı bitkidir. Hatta Mısırlılar zamanında bile birçok hastalık yada güzelleşmek için kullanılırdı. Hindistan’da yaygın olarak yetiştirilir. Birçok hastalığa fayda sağlaması kullanım ve yetiştirme alanını arttırmıştır. Birçok ülkede siyah tohum yada kara tohum isimleriyle de bilinir.

Çörek Otu Yağının Faydaları Nelerdir?

Son zamanlarda dikkat çeken ve oldukça ünlenen çörek otu yağının faydalarından bazıları şunlardır:
A, B, ve C vitaminlerinin yanı sıra kalsiyum, potasyum, magnezyum ve çinko gibi değerli bileşenleri içerir.
  • Yaraları iyileştirici özelliği vardır.
  • Baş ağrısına iyi gelerek baş ağrısını geçirir.
  • Bağırsak kurtlarını düşürücü etki yapar. Bağırsak parazitlerini geçirir.
  • Sindirim sistemini rahatlatır. Gaz giderici özelliği vardır.
  • Kabızlığı gidermeye yardım eder.
  • Dizanteriye karşı fayda sağlar.
  • Hemoroid yani basur için de iyileştirici özelliği vardır.
  • Burun tıkanıklığını giderir.
  • Astım yada alerjik reaksiyonları olan kişilere de fayda sağlar.
  • Bronşit ve öksürüğe iyi gelir. Özellikle kış hastalıkları olan nezle, grip için etkilidir.
  • Ateş düşürmeye yardım eder.
  • Amfizem rahatsızlığına karşı kullanılabilir.
  • Kan basıncını ve yüksek tansiyon yani hipertansiyonu düşürür.
  • Kolesterolü düşürücü etkisi de vardır. Kolesterolü dengeler.
  • Vücudun bağışıklık sistemini güçlendirir ve hastalıklara karşı direnç sağlar.
  • Diş ağrılarını geçirmeye yardım eder.
  • Gebelikten sonra emzirme dönemini arttırır, doğum yağmış annelerde süt artışı sağlar.
  • Eklem ağrıları, artrit ve romatizmaya iyi gelir.
  • Uykusuzluk çekiyorsanız şifayı çörek otu yağında bulabilirsiniz.
  • Kas ağrıları için bir çay bardağı çörek otu yağı ile masaj yapabilirsiniz.
  • Mide bulantısı ve mide ağrıları için yarım tatlı kaşığı taze zencefil suyu ile yarım tatlı kaşığı çörek otu yağını karıştırıp günde iki kez içebilirsiniz.
  • Kalbi korur.
  • Kansere karşı koruma sağlar.
  • Sinüzite iyi gelir.
  • Saçların yapısını korur ve saçların kolay, sağlıklı uzamasına yardım eder.
  • Saç dökülmesini önler, saçların erken beyazlamasını engeller.
  • Sinir, stres depresyon ve gerginlikten uzaklaştırır.
  • Diyabet diğer bir adıyla şeker hastalığı için de faydalıdır.
  • Kan damarı duvarlarının esnekliğini arttırmaya yardımcı olur.
  • Kronik yorgunluğa iyi gelir.
  • Safra kesesi taş oluşumu ve böbrek taş oluşumuna karşı etkilidir.
  • Dolaşım sistemine yarar sağlar.
  • Cinsel gücü arttırıcı etkisi vardır.
  • Çörek Otu Yağının Cilde Faydaları Nelerdir?
  • Cildi güzelleştirir. Eski zamanlarda ünlü Mısır kraliçesi Kleopatra’nın güzelliğinin çörek otu yağından geldiğine inanılırmış. Bu yüzden güzel görünmek için bu şifalı bitkinin yağı ve tohumları kullanılırmış.
  • Cildin kurumasını, kuruyarak çatlamasını engeller. Cildi onarır.
  • Bir deri hastalığı olan sedef hastalığının iyileşmesine yardım eder.
  • Sedef hastalığının yanı sıra egzama gibi cilt hastalıkları için de kullanılabilir.
  • Ayaklarda kaşıntı yapan tırnak mantarı ve deri mantarı ile mücadelede de etkilidir.
  • Akneleri iyileştirici özelliği vardır.

Çörek Otu Yağının Hamilelik İçin Kullanımı Nasıldır?

Hamile kalmak için bazı durumlarda birçok yöntem denenir. Doktorlara gidilir, şifa aranır ve çeşitli bitkisel karışımlar kullanılır. Çörek otu yağı da hamile kalmak için kullanılabilecek yağlardan biridir. Gebe kalmak istenen süreden 6 ay kadar önce bu şifalı bitkinin yağının yada tohumlarının kullanımına başlanabilir. 1 ay boyunca çörek otu, bal ve tarçınla karıştırılarak adet dönemi başlaması sürecinde 10 gün yenirse gebe kalmayı kolaylaştırır.
Hamile kalındıktan sonra hemen çörek otu yağı yenmesi kesilmelidir. Çünkü hamilelik döneminde bu bitkinin tohumlarının yada yağının tüketilmesi düşük yapma riskini arttırır. Fakat doğum yapıldıktan sonra tekrar çörek otu yağı kullanılabilir. Böylece anne ve bebek daha sağlıklı olur. Emzirme döneminde ve gebelik döneminden sonra anne ve bebek sağlığı açısından ilaç kullanılamayacağı için çeşitli şifalı bitkiler kullanılır. Çörek otu tohumları ve yağı ile emzirme dönemi daha sağlıklı ve uzun geçer.

Çörek Otu Yağının Yan Etkileri Nelerdir?

Hamilelik döneminde kesinlikle kullanılmamalıdır.

GENİTAL SİĞİL TEDAVİSİ



GENİTAL SİĞİL TEDAVİSİ


Bu yazıyı okumadan önce genital siğil ile ilgili genel bilgileri almanızda fayda olacaktır.

Bu bölümde genital siğil tedavisi, tedavi edici yöntemler ve tarafımızca uygulanan tedavi methodları ele alınmaktadır.

Genital siğillerin tedavisi son derece önemlidir. Siğiller tedavi edilmediği takdirde kişilerde ciddi psikolojik sorunlara neden olabilir.

Genital siğiller kişilerde ne tür olumsuz psikolojik etkiler oluşturur?
Pek çok genital siğil şüphesi ile jinekolog, ürolog veya dermatolog hekime giden kişilerde gereksiz yere kanser olma korku ve endişesi vardır.

Öncelikle tekrar belirtmekte fayda var:
Endişelenmeyin... Genital siğilleriniz kanser yapmaz veya kansere dönüşmez. Çünkü genital siğil yapan HPV tipleri "low risk" (düşük risk) grubundadır.

Diğer taraftan günümüz itibari ile virüslerin vucuda alındıktan sonra maalesef kesin olarak eradikasyonu yani vucuttan atılması da mümkün değildir.

Her ne kadar bir takım "antiviral hap ve kremler" ile birlikte "immün (bağışıklık) sistemin çalışmasını güçlendirici ilaç tedavileri" uygulanabilmekteyse de bu tedavilerin amacları, virüsün vucuttan tam olarak atılmasından çok vucuda alınmış olan virüsü baskılamak ve çoğalmasını engellemektir.

Cinsel yolla vucuduna HPV, HSV gibi virüsü alan ve daha sonra bu virüs ile yaşamak zorunda olan hastalarda bir takım "psikolojik sorunlar" ortaya çıkabilir. Kişiler durumlarını daha da abartarak düşünebilirler; bunun sonucunda depresyon ve anksiyete (içsel bunaltı) gibi durumların görülmesi ender değildir.


GENİTAL SİĞİL TEDAVİSİ NASILDIR?Genital siğil tedavisi için kullanılan yöntemler, ilaçlar, kremler
Genital siğillerin tedavisinde en sık olarak cerrahi eksizyon (operasyonla lezyonun kesilerek çıkartılması), krioterapi (dondurma), lazerle siğil tedavisi, koter (yakma) tedavileri, antiviral kremler ve ilaç tedavileri uygulanmaktadır.

Cerrahi tedaviler daha çok anogenital siğillerin yoğun ve iri kümelenmeler (büyük kondilomlar) halinde olduğu durumlarda uygulanır.

I. Eksizyonel yöntemler (lezyonu cerrahi olarak çıkartma)
Genel olarak eksizyonel yöntemler dış genital organların HPV enfeksiyonlarında kullanılmazlar. Bunun istisnası ise dış genital organlarda lokalize çok büyük kondilomların varlığıdır.

Genital sistemin görünür bölümünde çok büyük kondilomların olması durumunda eksizyonel yöntemlerden yararlanılarak büyük parçalar çıkarılır ve daha sonrasında medikal tedavi ile birlikte destrüktif yöntemlerden biri ile tedavi devam ettirilir.

Büyük kondilomalar lokal veya genel anestezi altında cerrahi olarak kesilerek çıkartılabilir. İşlem sonrası çıkartılan bölgeye pansumanların yapılması gereklidir.

Diğer bir yöntem de dış genital organların kondilomlarında eksizyon (çıkartılması) amaçlı LEEP uygulaması yapılabilir.

Leep nedir?LEEP (Loop Electrosurgical Excision Procedure) ; alternans bir elektrik akımı ile loop uçlarında protein denatürasyonuna neden olarak iki dokuyu ayırabilecek derecede ısı oluşumu sağlayan bir sistemden oluşmuştur. Bu sayede başka hiçbir yere zarar vermeden, son derece rahat bir kontrol ile gerekli patolojik dokunun çıkarılması sağlanacaktır.

LEEP'te tecrübeli bir hekim tarafından uygulandığında, kanama riski yok denecek kadar azdır. Ofis şartlarında, lokal anestezi altında uygulanabilmesi, hastanede yatış gerektirmemesi, komplikasyon riskinin çok düşük oluşu, hasta tarafından telöre edilebilirliği ve uygulama kolaylığı bu yöntemin tercih edilmesine neden olmuştur.

II. Destrüktif (yıkıcı) yöntemlerElektrokoterizasyon (elektrokoagülasyon, elektirikle yakma)
Bipolar koter ile HPV odaklarının lokal anestezi altında yakılmasıdır. Yeterli destrüksiyon sağlandığından emin olunduğu müddetçe bu gün kabul gören en geçerli tedavi yöntemidir.

Özellikle dış genital organlar dediğimiz genital sistemin dışardan görünen bölümünde (cilt ya da mukozal) meydana gelen kondilomların yok edilmesi için idealdir. Çoğu zaman tek oturumda tün odakların yok edilmesi mümkündür. Tedavi süreci kısadır. Fazlaya kaçılması halinde sağlıklı dokularda da hasar meydana getirebileceği unutulmamalıdır.

Kriyoterapi (Dondurma)Kriyoterapi, likit (sıvı) nitrojenle lezyon ve lezyon çevresinin dondurulması işlemidir. Bu da elektrokuagülasyon gibi başarılı yöntemlerden birisidir.

Krioterapi son yıllarda oldukça sık olarak kullanılmaya başlayan, oldukça etkili, yakma (elektrokoterizasyon) yöntemine göre daha ağrısız ve kolay uygulanabilen bir yöntemdir. Dondurma işlemi oldukça ağrısız bir işlemdir ve işlem sırasında çoğu zaman anestezik madde gerektirmez.

Krioterapi oldukça güvenilir bir yöntem olup gebelik sırasında ortaya çıkan anogenital siğillerin dondurulması amacıyla da kullanılabilmektedir.

CO2 (Karbondioksit) lazer ablasyonuKarbondioksit (CO2) esaslı laser destrüksiyonu ile etkin şekilde siğil tedavisi sağlanabilir. Karbondioksit lazerle siğillerin yakılması diğer tedavi yöntemlerine göre biraz daha pahalıdır. Ancak etkinliği de oldukça yüksektir. Ayrıca iz kalma şansı da çok azdır. Tarafımızca yapılan genital siğil tedavilerinde daha sıklıkla lazer işlemlerini tercih etmekteyiz.

CO2 buharı içinde HPV bulunabildiğinden solunum sistemi ile bulaşması ve yayılması da olasıdır. Bunun için gerekli önlemler alınmalıdır.

Kimyasal destrüksiyonBu amaçla biklorasetik asit, triklorasetik asit, podofilin ve podofilotoksin gibi asitler de kullanılmaktadır. Kimyasal yıkıcı asitler oldukça etkilidir, ancak sağlıklı ciltte de tahriş (iritasyon) etkisine sahip maddelerdir.

Kimyasal yıkıma bağlı inflamasyon, erozyon, ağrı ve ülserasyon oluşabilir. Hastanın kendisinin uygulaması oldukça zordur. Hastanın görüş alanının dışındaki lezyonlara müdahale etmesi güçtür ve sağlıklı deriye dokundurulduğunda burada da harabiyet meydana getirecektir. Ayrıca günlerce, tekrar tekrar uygulamayı gerektirebilen uzun bir tedavi seçeneğidir.

Kimyasal asit tedavileri bebeğe toksik etkisinden dolayı gebelikte uygulanmazlar.

III. Genital Siğil İlaç Tedavileriİlaçla tedavisi ise immunomodulasyon amacıyla (immün direnci arttırmaya yönelik) uygulanan interferon ve imikimod'lardır. Tedavilerinin uzun sürmesi dezavantajlarıdır.

İnterferonlar, antiproliferatif ve antiviral etkilerinden dolayı kullanılırlar. Tropikal, sistemik veya intralezyonel kullanım seçenekleri vardır.

İmikimode (Imiquimode) ise 2003 yılından bu yana ülkemizde de bulunan saşe-krem formunda, ülkemizde ve yurt dışında "Aldara % 5 krem" adıyla piyasalardadır.
Aldara nedir? Siğil kremi hakkında...
%5 lik İmikimod (Aldara krem), yalnızca siğilin üzerine sürülerek o bölgedeki hücresel tip bağışıklığı arttırarak etki eden bir kimyasaldır.

Aldara bir antiviral değildir. Aldara yalnızca cilt bölgesinde lokalize kalan ilaç o bölgedeki interferon alfa ve sitokinleri aktive ederek immün direnci yükseltir.

Aldara krem sayesinde immün direnç yükselince o bölgeye hareket eden makrofaj ve lenfositler viral patolojiyi giderecektir.

Aldara gebelikte de kullanılabilir mi?Evet. Gebelikte Kategori B olduğu için güvenle kullanılabilir.

Yapılan bilimsel çalışmalarda da Aldara kremin gebelik ve emzirme döneminde kullanımından ötürü herhangi bir olumsuz etkiye rastlanmamıştır. (Nitekim kremin cilde sürülmesi ile ancak binde 9'luk bir kısmı deriden emilmektedir.)

Aldara kremin kullanımı bağışıklık sistemini de aktive ettiği için ileride olabilecek siğil nükslerinin de önüne geçebileceği iddia edilmektedir.

Genital siğil kremi "Aldara" ile anogenital siğil tedavisi daha uzundur...
Genital siğil tedavisi için kullanılan Aldara krem ile tedavi süresi dondurma ve yakma tedavilerine göre daha uzun sürmektedir.

Aldara ile anogenital siğil tedavi süresi haftada 3 uygulama ile 16 haftaya kadar uzayabilir.

Aldaranın yan etkileri nelerdir?Aldara'nın (İmikimod) en çok görülen yan etkisi "eritem" yani ilacın hasta olmayan dokuya sürülmesine bağlı olarak gelişen geçici kızarıklıklardır. Bu nedenle ilaç tatbikinden 6-10 saat içinde ilişki yapılmaması ve sonrasında banyo yapılması önerilir.

Ancak unutulmamalıdır ki genital bölgedeki her lezyon siğil değildir. Tedavi öncesinde mutlaka bir jinekolog veya dermatoloğa başvurulması gereklidir.

Anogenital siğiller uzun dönemde tekrarlayabilir. Özellikle rahim ağzına yerleşmiş olan siğiller ileriki yıllarda az da olsa serviks kanseri (rahim ağzı kanseri) riskini arttırmaktadır.

Genital siğil çıkan hamileler de tedavi edilmeli midir?
Evet. Hamilelik vücut direncinin düşmesine neden olduğu için bazı kişilerde önceden olmamasına rağmen hamilelik dönemlerinde genital siğiller ortaya çıkabilir.

Hamileliklerinde anogenital siğiller çıkan gebe hastalar uygun tedavi yönemleri ile tedavi edilebilirler. Gebelikte en uygun tedavi yöntemleri arasında krioterapi (dondurma tedavisi) ve cerrahi eksizyon (lezyonun cerrahi operasyonla çıkarılması) bulunmaktadır.

Gebelikte asit veya kimyasal ile yakma tedavileri önerilmemektedir.

Gebelikte ortaya çıkan kondilomlar dirençli olabilir ve genelde ardısıra bir kaç seans tedaviyi gerektirebilir.

Hamilelikte anosiğil tedavisi yapılmayan gebelerde siğiller hızla artmaktadır. Hatta bu gebelerin normal doğum sırasında bebeklerine HPV geçirme olasılıkları da olduğundan sezaryen ile doğumları tercih edilmektedir.

Bazan hamilelikte dev kondilomlar bebeğin vajina içinden aşağı inmesine engel olabilecek kütleye dahi ulaşabilir.

Siğil nüksleri (tedavi sonrası tekrarlamalar) neden oluşur?Anogenital siğiller yakma, dondurma ve hatta ilaç tedavileri sonrası bile hayatın belirli dönemlerinde tekrarlama şansına sahiptir. Buradaki en sık neden ise vücudun immün (bağışıklık) sisteminin düşmesi sonucu viral enfeksiyonun aktive olmasıdır.

Vucütta normalde hiç bir şikayet oluşturmayan bazı virüsler gizli olarak barınmakta ve direnç düştüğü zaman kişilerde hastalıklara neden olabilmektedir. Örneğin pek çoğumuz çok korktuğumuz veya yorulduğumuz zaman dudakta uçuk çıkarırız. Bu aslında, Herpes (HSV) Tip 1 virüsünün yarattığı bir enfeksiyondur.

Aynı şekilde çok fazla stres veya yorgunluğa maruz kalan kişilerde "zona hastalığı" gelişebilir. Bu da aslında omurganın köklerinde yerleşmiş olan "su çiçeği virüsü"nün aktive olarak hastalık oluşturmasıdır.

İşte siğillerde benzer özellikler taşıyarak hayatın belli dönemlerinde tekrarlayabilirler. Bu yüzden vücüdun direnci iyi şekilde korunmalıdır. Bu da düzgün beslenme, stresten uzak durma, düzenli bir yaşam ve düzenli egzersiz ile mümkündür.

Genital siğiller tedaviden sonra cinsel partnere bulaştırılabilir mi?Maalesef evet. Genital siğil çeşitli tedavi yöntemlerinden sonra tam olarak bitebilir. Ancak burada tedavi edilen HPV enfeksiyonu değil siğildir. Diğer bir deyiş ile HPV virusu cilt altına girmiş olduğu için kişilerin tedavi sonrası dönemlerinde dahi cinsel partnerine bulaştırma riski bulunmaktadır.

Bu nedenle kişilerde jenital siğil olması halinde, bu durumu öncelikle cinsel partnerlerine dürüst bir şekilde anlatmaları ve daha sonra partnerlerini Gardasil ile aşılatmaları önerilir.

Genital siğil tedavi ücretleri nasıldır?
Müessesemizde genital siğil ücretleri siğillerin yaygınlığına ve miktarına göre değişmektedir. Bir kür genelde 2-3 seanstan oluşur ve hastalardan bir kürlük tedavi "paket olarak" ücretlendirilmektedir.

Ofisimizde erkek hastalar, bayan hastalar ve hamilelere genital siğil tedavi hizmetleri verilebilmektedir. Bayan hastaların adetsiz bir dönemde başvurmaları gerekmektedir.

Genital siğil tedavilerinde lazer, krioterapi, koter ve cerrahi işlemleri kullanabilmekteyiz.

SORULAR ile TARAFIMIZCA GENİTAL SİĞİL TEDAVİSİAnogenital siğil problemi yaşıyorsanız bir an önce tedavi görmenizde fayda var. Aksi takdirde oluşan siğiller çok hızlı bir şekilde büyüyecek ve daha sonraki tedavileriniz uzayacaktır.

Genital bölgede olan şüpheli lezyonlarınız için jinekolog veya dermatoloğunuzdan yardım istemekten asla çekinmeyiniz. Çünkü özellikle cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve genital siğiller ülkemizde çok hızlı bir şekilde artış kaydetmektedir.

Genital siğil tedavisi ağrılı mıdır?Genital siğil tedavileri çok ağrılı değildir. Kişiler tedavi aldıkları gün dahi işlerine devam edebilirler.

Tarafımızca daha sık tercih ettiğimiz lazer ve dondurma (krioterapi) ile genital siğil tedavileridir. Bu tür işlemler cerrahi ve yakma ile siğil tedavilerine göre daha rahattır.

Lazer, elektrikle yakma tedavileri (koterizasyon) ve cerrahi çıkartma tedavileri öncesi lokal anestezi enjeksiyonu gerekmektedir. Ancak dondurma tedavisi öncesinde lokal anestezi enjeksiyonuna gerek bulunmamaktadır. Ancak dondurma tedavisi (Krio) sonrası deride beyazlaşma şeklinde izler kalabilir.

Lazer ile Genital Siğil Tedavisi
Lazerle genital siğil tedavisi yakma ve dondurma tedavilerine göre daha avantajlı görülmektedir. Lazer ile siğilin yakılması sonrası iz kalma olasılığı çok düşüktür. Ayrıca lazer ile genital siğil tedavilerinin daha etkin olduğu izlenmektedir.

Lazerle genital siğil tedavilerinde bazı durumlarda lokal anestezi desteği gerekebilir.

Tüm bu nedenlerden ötürü müessesemizde anogenital siğil tedavilerini daha sıklıkla karbondioksit lazerle ile tercih etmekteyiz.

Anogenital siğil tedavileri ne kadar sürer?
Anogenital siğillerde her seans lezyonların genişliğine göre ortalama bir kaç dakika ile 5-10 dakika arasında sürmektedir. Bir kür ortalama olarak 3-4 seanstan oluşur, seans aralıkları da hastanın durumuna göre bir ile iki hafta arası tekrarlanmaktadır.

Lazerle siğil tedavisi nasıldır?Lazerle genital siğil tedavileri genelde 15-20 gün süreyle, 2-3 seans şeklinde yapılır. Bazı durumlarda bu seans sayıları uzayabilir. Bu durumlarda bağışıklık sistemini güçlendirici medikal destekler sağlanabilir. Genelde çok fazla ağrı verici olmadığından lokal anesteziye gerek duyulmaz. Ağrı eşiği çok düşük olanlarda veya yaygın siğil lezyonları olanlarda lazerle siğil tedavisi öncesi, lokal anestezi ile uyuşturma yapılabilir.

Genital siğilden parça alınması (biyopsi) ve HPV tiplemesi şart mıdır?Hayır. Eğer lezyonun genital siğil olduğundan herhangi bir şüphe duyulmuyorsa biyopsi (parça çıkartımı) ve patolojiye göndermenin bir anlamı olmayacakıtr. Ancak şüpheli lezyonlardan biyopsi yapılması önerilmektedir.

Benzer şekilde cerrahi yöntemlerle çıkartılan kondilomların PCR yöntemi ile HPV tiplemesi için genetik laboratuara gönderilmesi de şart değildir. Çünkü genital siğillerin pek çoğu Tip 6 veya Tip 11 olup, bunun bilmenin maddi kayıptan başka bir faydası da olmayacaktır.

HPV Tiplemesi kimler için uygundur?
PAP Smear testinde anormal sonuç çıkan hastalarda cerviks (rahim ağzı kanalından) kültür alınarak HPV tiplemesi için laboratuara gönderilebilir.

HPV tiplemesi PCR (Polimerase Chain Reaction) denilen bir yöntemle yapılmaktadır.